25 Haziran 2016 Cumartesi

Brexit Referandumu Üzerine: Oy Vermek Neden Rasyonel Değildir?

Birleşik Krallık'taki seçim sonuçları tüm dünyayı şok etti. İngiliz sterlini son 35 yılın en düşük seviyesine düştü, borsalar çakıldı, merkez bankaları ne yapacağını bilemez durumdalar vs. 
Seçim sonrasında  Google Trends'in yayınladığı bir rapora göre ise seçimlerden sonra Google'da en çok aranan sorular şunlar:

En çok aranan ikinci sorunun " Avrupa Birliği (AB) nedir?" sorusu olduğunu söyleyip yorumu size bırakıyorum. Duygusallık (ve belki biraz milliyetçilik) ile ekonominin kavgası olarak görülen bu referandumda görünen o ki duygusallık kazandı. ABD'de seçim öncesinde de benzer bir duygusallık/popülizm aldı gidiyor. Şimdi birçok Amerikalı'nın korkusu ABD'deki seçimleri popülist ve milliyetçi görüşleriyle bilinen Trump'ın kazanması.
B. Krallıkta'ki seçim sonuçları tüm dünyada öyle şaşkınlığa sebep oldu ki, insan kendine şu soruları sormadan edemiyor?
1. Oy vermek rasyonel olmamasına rağmen insanlar niye oy verir?
2. Her zaman istediğimiz kişiyi/partiyi mi seçeriz?
3. Milyonların katıldığı seçimler manipüle edilebilir mi?

Uzatmadan, bu konu üzerine eski bir yazımı (Ben Bilmem Beynim Bilir adlı kitaptan) burada ilginize sunuyorum:



Oy Vermenin Dayanılmaz Hafifliği ya da Sadece Mantığı



Oy vermek dünyanın en irrasyonel davranışlarından biridir. Düşünsenize evden çıkıyorsunuz, oy verme mahaline -ki bu genelde okul oluyor- gidiyorsunuz, oy pusulasında (eğer yanınızdaysa tabi) yazılı olan sınıfı katları gezerek arayıp, bulup orada sıraya giriyorsunuz. Eğer şanlıysanız birisiyle tartışmadan sıranız geliyor ve içeri girip oy verip geri dönüyorsunuz. En iyi ihtimalle 1 saat. Ne için? Oy verdiğiniz adayın veya partinin seçilmesi için. Peki, oyunuzun gerçekten ise yarayıp yaramadığınışündünüz mü hiç? Sizin oyunuz, neyi ne kadar değiştiriyor? Düşünseniz iyi olur çünkü sizin oyunuzun matematiksel olarak neredeyse hiçbir önemi yoktur.
Bir örnek verelim: Sadece Ahmet ve Mehmet diye iki aday ve Türkiye’de olduğu gibi yaklaşık 40 milyon seçmen olsun. Sizin oyunuzun işe yaraması yani belirleyici olması için oyların adaylar arasında eşit dağılması ve sizin oyunuzun adayı belirleme ihtimalinin olması gerekir. Böyle bir durumda, yani oyların eşit dağıldığı bir durumda Ahmet’e oy verirseniz Ahmet, Mehmet’e oy verirseniz Mehmet seçilir. Yukarıda anlatıldığı gibi 40 milyon seçmende oyların eşit dağılma ihtimali ise 0,0001’dir. Yani, sizin oyunuzun işe yarama ihtimali tam olarak onbinde birdir. Yok denecek kadar az. Matematik kitaplarında bu sonuç ihmal edilir ve sıfır denip geçilir.
Türkiye’de resmi raporlara göre 2013 yılında trafik kazalarında ölen veya yaralananların 300 bin kişi olduğu düşünülürse, oy vermeye giderken bir trafik kazası geçirme olasılığınız, seçim sonucunu etkileme olasılığınızdan daha yüksektir. Oy vermenin altında rasyonel olmayan başka sebepler olmalıdır. Bunların neler olduğunu bir sonraki bölümde değineceğiz.
O veya bu nedenle oy veririz. Buna kimsenin itirazı yok ancak oy vermenin rasyonel olmadığı aşikâr. Hatta bu, birçok sosyal bilimcinin üzerinde çok konuştuğu ve tartıştığı mevzulardan biri olagelmiştir. Bu konu, sistemler ve sistemlerin düzgün işlemesi açısından ülkeler için de önemli bir konu olmuş ve insanların oy vermeye motive etmek için çeşitli politikalar üretilmiştir. Bu amaçla birçok ülkede seçim katılımlarını artırmak için değişik yollara başvurulmaktadır. Bunların bazısı cezai müeyyidelere başvurmayı yeğlerken bazıları ise teşvik edici politikalarla katılımı artırmaya çalışmaktadır. Örneğin, Türkiye, Yunanistan, Şili ve Avustralya gibi ülkelerde seçime katılmamak bir para cezasını gerektirirken, İtalya’da seçime katılanların ulaşım maliyetlerinin bir kısmı karşılanarak insanlar bir nevi teşvik edilmektedir.[i]
Politikacılar ise daha başka yollar denemektedirler: İnsanları oy vermeye itici konularda provoke etmek veya tahrik etmek. Herhangi basit bir konunun siyasiler arasındaki tartışması vatan hainliği suçlamasıyla bitebilir. Vatan hainliği, ülkenin bölünmez bütünlüğü, rejimin yapıtaşları gibi kavramlar çok sık tahrik amacıyla kullanılır. Çünkü müşterisi çoktur. 2-3 bin kişiyi değil milyonları aynı anda tahrik eder. Bu kitabın değişik bölümlerinde de anlatıldığı gibi insanlar tahrik altında mantıklışünmezler beyinleri otomatik hareket eder. İnsan beyni bu tür durumlarda otomatik kararları alan bölgelerini kullanarak düşünmeden karar verirler. Yani en kolay seçenek neyse ona yönlenirler. Vatanın korunması akla çok yatkın ve düşünülmemesi gereken bir kavram olduğu için insan beyinleri bu konuda kandırmak çok kolaydır. Beyni de rahatlatır. Düşünmeye gerek bırakmadan insanların karar almasını kolaylaştırır. Zaten beynimizin de işine gelir. Futbol kulübü yöneticileri de bunu sıklıkla yaparlar. Mesela, “Futbol Federasyonu Başkanı’nın karşı takımı tuttuğu” çok basit, müşterisi çok olan ve beyni yormayan bir argümandır. Hiç kimse bir Federasyon Başkanı’nın herhangi bir takıma karşı niye önyargılı olması gerektiğini düşünmez. Taraflı bir Federasyon Başkanı beyni o kadar rahatlatan bir argümandır ki inanamazsınız. Onlarca garip ve anlaşılmaz olayı anlaşılır hale getirir: Hakem hataları (Federasyon her maça taraflı hakem atar), saha kapama gibi cezaları (takımın hiçbir suçu yoktur, Başkan o takıma takmıştır) vs. Bütün bu argümanlara inanan kitleler futbol maçlarında hayatta yapmayacakları çılgınlıkları, taşkınlıkları yapıyorlar. Çünkü bu kadar tahrike kapılmış beyinlerin mantıklı iş yapmaları pek mümkün değildir.



[i] Aleskerov vd.s 29.
Bu yazı “Ben Bilmem Beynim Bilir” adlı kitaptan alınmıştır. (Mediacat Yayınları, 2. Baskı; s. 207)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dini Hatırlatmalar Ne Kadar İşe Yarar?

Duke Üniversitesi ekonomi hocalarından ve ABD’de en çok satanlar listesinde uzun süre kalan Predictably Irrational (Akıldışı ama Öngörül...